Mimarlar Odası Antalya Şubesi Yönetim Kurulu tarafından yapılan basın açıklamasında, Antalya'nın olası depremlere karşı hazır olması gerektiği vurgulandı.
Mimarlar Odası Antalya Şubesi Yönetim Kurulu tarafından yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi;
Bilindiği gibi 06 Şubat 2023 tarihinde, 9 saat arayla meydana gelen 7.7 ve 7.6 şiddetindeki Kahramanmaraş depremiyle ilgili, daha önce sansasyonel bir başlıkla bir basın açıklaması yapmıştık. Basın açıklamamızın başlığına, mimar arkadaşlarımızın tepkileri dışında halktan son depremin de etkisiyle oldukça fazla destek aldık. Halkımızın; evlerinin bulunduğu bölgenin riskli olup olmadığını nasıl öğrenebileceklerini, evlerinin depreme dayanıklı olup olmadığını, binalarının güçlendirilip güçlendirilemeyeceğin nasıl kontrol ettirebileceklerine ilişkin odamıza onlarca telefon gelmiştir.
Mimar arkadaşlarımızdan gelen, amacımızın ne olduğunu bilmemeleri nedeniyle yaptıkları eleştirileri saygıyla karşılıyoruz. Ancak geçen dönem şube başkanı olan Ali Serdar AYKURT’un Yönetim Kurulumuzu beceriksizlikle suçlaması kabul edebileceğimiz bir durum değildir. Sayın Eski Başkanın Konyaaltı'nda sıvılaşmanın en yoğun olduğu riskli bir bölgeye yapılan, çok katlı ve yoğun yapının yapıldığı alana ilişkin imar planını ve yapılaşmayı dava açsa da durduramaması; yine hemen üniversitenin yanındaki kamusal alanın satılması ve konut alanına dönüştürülerek bir yatırımcıya rant yaratılmasına karşın dava açmamaları, Genel Merkezin dava açması, dava açmakta geç kalınması sonucunda başarısız olunması nedeniyle, çok hızlı bir şekilde yapılaşmanın gerçekleşmesi: Bu iki bölgedeki yapılarla ilgili güvenlik sorunu olduğunu sanmıyoruz. Zannediyoruz ki eski başkan Hatay’daki benzer yapılarla bu yapıları karşılaştırarak kendisini sorumlu tutuyor olabileceğini ve heyecana kapılıp hırçınlaşmış olduğunu düşünüyoruz. Ancak 2021 yılında Sayın Valimiz başkanlığında hazırlanan AFAD Antalya İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğünün koordinasyonunda hazırlanan Antalya İl Afet Riski Azaltma Planı hazırlanmasında sekretaryaya destek veren Kurumlar arasında Mimarlar Odasının olmamasını da Sayın Eski Başkanım becerikliliği olarak üyelerimizin ve halkımızın takdirine sunuyoruz.
Kahramanmaraş depreminde son yaşananlara geldiğimizde; yaşanan depremin felaketinden günler geçmiş olmasına karşın, hala yaraların tam anlamıyla sarılamadığı, Mimarlar Odasının yaptığı incelemelerden de anlaşılmaktadır. Mimarlar Odası deprem bölgelerinde bir süredir incelemelerde bulunmuş ve yaraların sarılamadığına dair bir rapor hazırlamıştır. Bu raporda da yaraların sarılmadığı ve yıkımlara neden olan olumsuzluklar açık bir şekilde halkımızla paylaşılmıştır. Ve yine yaşanan felaketten ders alınmamış ki Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nca bilimsellikten uzak, uzmanların, Sivil Toplum Örgütlerinin, Odaların ve halkın görüşlerini almaksızın plansız bir yapılaşmaya gidilmektedir.
Bu gün ülkemizde yaşanan Kahramanmaraş depremi ile ilgili çıkardığımız sonuçlara gelince; nüfusumuzun büyük bir çoğunluğunun kentlerde yaşadığı ülkemizde; doğal yaşamı ve ekolojik dengeyi bozan büyük altyapı projeleri, hızlı ve yoğun yapılaşma, nüfus artışı ve göçün dönüştürücü etkileri büyük kentlerde yoğun olarak etkisini göstermektedir. Yaşanmakta olan depremler ve benzeri afetler karşısında alınması gereken önlemlerin uygulanması bu etkenler nedeniyle güçleşmiş, neredeyse olanaksız hale gelmiştir.
Yakın dönemde ardı ardına yaşanan depremler ve afete dönüşen doğa olayları, kentsel ve kırsal alanda bütüncül planlama ilkelerini ve bilimi reddeden anlayışın, kentlerimizi her türlü afete karşı zayıf, güvencesiz ve riskli konumda olduğunu gözler önüne sermiştir. Bu açıdan değerlendirilerek büyük yıkımlara ve önlenemez kayıplara sebep olan rant odaklı planlama, kentleşme ve yapılaşma politikaları, yaşananlardan ders alınmalı ve terk edilmelidir.
Devlet, tüm yurttaşlara eşit, sağlıklı, güvenlikli yaşama koşulları ve nitelikli yaşam çevreleri sağlamakla yükümlüdür. Afetler ve kriz koşullarında başarılı iyileşme süreçleri için alacakları önlemlerin bilimsel ilkeler ve gerçeklerle, toplum yararı gözetilerek oluşturulması; sosyal devlet anlayışıyla geliştirilecek politikalarda, bilim insanlarının, meslek odalarının, akademik kuruluşların ve tüm ilgili kesimlerin koordinasyonunun ve işbirliğinin sağlanması gözetilmelidir
35 yıldır Mimarlar Odası Antalya Şubesi olarak ülkemizde yaşanan her depremden önce ve sonra kentimizle ilgili benzer açıklamaları ilgilileri ve halkı uyarmak üzere yaptık. Ancak, her defasında açıklamalarımız maalesef gazetelerin manşetlerinde ve sayfalarında kaldı. Bu defa içeriği ile çok uyuşmasa da attığımız sansasyonel başlık, bazı çevrelerce çok olumlu bulunmasa da, halkımızdan gelen olumlu tepkiler nedeniyle amacımıza ulaştığımızı düşünüyoruz. Yine bu 35 yılda kentimizdeki belediyelerden deprem ve deprem riskleri hakkında Sayın Kumul dönemi hariç önemli bir çalışma görmedik, göremedik. Sayın Bekir KUMBUL, partisinin üç meclis üyesi ile Antalya'yı 5 yıl yönetmiştir. Maddi zorluklar içinde olmasına karşın yaptığı Atatürk Bulvarı üzerindeki Boğaçayı köprüsü olmasıydı, Birkaç yıl sonra Konyaaltı sahil yolu üzerindeki köprü yıkıldığında, Antalya ile Kemer, batıdaki iller ve ilçelerle sahilden karayolu bağlantısı kesilebilecekti. Sayın Bekir KUMBUL bu köprü kadar önemli bir çalışmayı daha yaptırdı. Bu çalışmanın, Antalya'nın jeolojik etüt raporunun hazırlanması olduğunu hatırlatmak isteriz. Jeolojik etüt raporundan sonra, o dönem İlçe belediye başkanları ve yöneticilerinin mikro bölgelendirme çalışmalarını başlatmaları gerekmekteydi. Ancak nedense bu çalışmalar yapıl (a) madı. Bu çalışmaların yapılamamış olması o günden bugüne kadar Antalya zemininde sözü edilen tehlikelerin, yani sıvılaşma riski olan bölgelerin ve oluşumunu tamamlamamış travertenler üzerinde Antalya'nın birçok yapısının bulunabileceğini göz önüne almak gerekir. Bir önceki basın açıklamamızdaki sansasyonel başlığın amacı, halkımızın yaşadıkları konutlarının bulunduğu binaların güvenirliliği ve sağlamlığı konusunda sorgulama başlatmasına, ilgililerin uyarılmasına yönelik bir başlıktır.
Beklentilerimiz;
Son dönemde, deprem ve afetler ile ilgili ilçe belediyelerinin parçacıl ve olumlu çalışmaları başlatmasına karşın kentimizde yapılan en önemli çalışma, 2021 yılında Sayın Valimiz başkanlığında hazırlanan AFAD Antalya İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğünün koordinasyonunda hazırlanan Antalya İl Afet Riski Azaltama planıdır. Bu planda; belediyelere ve çeşitli kamu kurum ve kuruluşlarına görevler düşmektedir. Bu görevlerin 2022 yılı sonunda bitirilmiş olması gerekenleri vardır. AFAD Antalya İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü, bu güne kadar bu planla ilgili yapılan çalışmaları halkımızı aydınlatacak şekilde açıklamalıdır. Yine Belediyelerde bu görevlerden hangilerini yerine getirdiklerini ve yine bu görevlerden hangilerinde hangi çalışmayı yaptıklarını kamuoyuna ve halkımıza açıklamalıdırlar.
Antalya Büyükşehir Belediyesi, KUMBUL döneminde yapılan jeolojik etüd raporu ve eklerini, o tarihten sonra bölgede yapılan ada ve parsel ölçeğindeki jeolojik etüt raporları ve jeolojik çalışmaları da göz önünde bulundurarak altlık olacak şekilde acil güncellemelidir.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi riskli yapıların tespiti konusunda 3,5 yıldır hızlı tarama olarak adlandırılan bir yöntem uygulanmaktadır. Hızlı tarama yöntemi, riskli yapıların tespit edilme yöntemi değildir. Bundan önceki adımdır. Bu nedenle binayı direk riskli yapı olarak kodlandırmamaktadır. Vatandaşlar açısından fikir veren, öğüt veren ve bundan sonraki aşamayı hem belediyelere, hem vatandaşlara yol gösteren bir haritayı önüne koyan bir yöntemdir.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi 3 yıllık çalışması sonucunda 300'ün üzerinde binanın hiç deprem olmasa da yıkılabileceğini tespit etmiştir. Kentimizde de böyle binaların olabileceği açıktır. O nedenle hiç olmazsa ilk etapta bu binaların tespit edilmesi kentimiz açısından önemlidir.
Antalya Büyükşehir Belediyesi de bu yöntemi bir an önce uygulamak üzere Akdeniz Üniversitesi ile işbirliği yaparak, halka bunun bir riskli yapı tespiti olmadığını ve halkın istemesi durumunda binalarının riskli olabileceğine yönelik bir ilk çalışma yapıldığını, kendilerine açıklayarak bu yöntemi uygulamaya başlamalıdır.
Antalya Büyükşehir Belediyesi başlattığı deprem master planı çalışmasını, bir an önce sakınım planı çalışmasına çevirmeli, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde olduğu gibi Doğal Afetler Bilim Kurulu oluşturmalı, bu bilim kurulu sonrası çalışmalar hızlandırılmalıdır. Sakınım planı ile ilgili yapılacak çalışmaların her aşamasında, bu bilim kurulu görüşleri alınmalı ve çalışmalar sürdürülmelidir. Büyükşehir Belediyesi ile ilgili önerilerimiz hayata geçirilebilirse, bu Antalya Büyükşehir Belediyesinin doğal afetler konusunda kente hakim olduğu anlamına gelecektir. Diğer yandan, Büyükşehir Belediyesince yapılabilecek hızlı tarama sistemi uygulamalarında, deprem olmasa da riskli görülen veya acil olarak yenilenmesi veya güçlendirilmesi gereken yapılarla ilgili, halkın maddi durumu yeterli olmayanları için yöntemler geliştirmelidir. Bu konularda uluslararası ve ulusal uzmanların, Odaların ve ilgili çevrelerin görüşlerine de başvurulmalıdır. Ve hatta deprem sonrası düzenlenen yardım kampanyaları doğal olarak çok önemlidir. Ancak Antalya Büyükşehir Belediyesi, ülkemize de örnek olacak şekilde deprem olmadan maddi sıkıntısı olan halkımıza yardımcı olmak üzere ulusal ve uluslararası yardım kampanyaları düzenleyebilir. Tarihi ve doğal zenginlikleri ile dünya için önemli olan kentimize, bu konuda ciddi yardımlar ulaşabileceğini düşünüyoruz
Mimarlar Odası Antalya Şubesi olarak, başta Antalya Büyükşehir Belediyesi olmak üzere tüm belediyelere her türlü katkıyı, desteği vereceğimizi ve işbirliğine hazır olduğumuzu kamuoyunun bilgisine sunduk.
Halkımızın bilgisine sunarız.